Bilirsin BENİ..


Bilirsin beni; anlarsın diyordu işte..bir sözünün ilk cümlesi lakin bir sessizliğin en başı işte..bilirim işte o sun sen; ellerini gözaltlarından sıyırıp şakaklarına kavuşturursun ve ben en çok orda kalırım..

Kızmakta,kırgınlıkta değildir ;ki yoktur o kadar hak ya; zaten hiç bir şey sonsuza kadar batamaz...

Olduğu yerdeydim işte çıkamayacağın,olmazlarım dediklerini bırakamayacağın o yerde...belkide benim için bir mevsimin biteceği belkide dinmeyenleri dindireceğim yer..
Bilirsin beni diye başlamıştın ya cümleye;bitirmek bana düşer artık Beni Bilirsin..

Doğum günü (İçine üflenen Ruhun dönümü)


...seni sen yapan her neyse yapmaya devam ettiğinin yıl dönümü işte...Her şeye inat durduğunuz,ruhsal ve tanrısal yada ikisi karışık sizin siz olduğunuzun resmidir artık..Umarım iyisinizdir...olmazları dert etmiyorsunuzdur kendinize...umarım sevdikleriniz yanınızdadır..ki insan anlıyor en nihayetinde her şeyin özü bu...umarım artık yoktur korkularınız,sizin olmayan ..ki insan anlıyor en nihayetinde en korkunç şey budur...


Beni sorma bugün içine üflenen ruhun dönümü olan sizsiniz...biliyorum okuyacağınız bile muhtemel ama napim daha o kadar büyütemedim ki gönlümü,bilirsiniz işte...


Doğum günün bugün...garip ya işte doğum günün olan bugünle,"mutlu olmamı" istediğiniz günle aynı gün...


Ve hala umarım olduğun yerden,okuduklarından,yazdıklarından,arkadaşlarından,işlerinden bağımsızsındır,yani onlarla olup sahibin olmalarına izin vermezsindir...


Ben mi? içine üflenen ruhun dönümü olan sizsiniz...Umarım aklındakileri hayatla çarpıştırmaya başlamışsındır ki en nihayetinde kendini bulmanın,kendin olmanın tek yolu budur..bilmem ne kadar önemli ama..hala konuşabiliyordur gözlerin sanırım,sussan bile..ve ben hala ben..


Tekil birine yazılmış bu kadar çoğul ekli bir yazı olmaz tabi ama işte dediğim gibi hiçlik bile bir çokluk belirtir ve o kadar çoktun ki hiç kadar... ve bu kutlama gördüğümedir,duyduğumdan çok; birazda hissetiklerimedir..

KENDİ MAĞARAMIZ...



Belkide hira dağındaki gibi kendi mağaramızı bulmalı ve girmeliyiz.Elbet zor artık zehirlendik,sosyallik denen kalabalıkla.

Belki o kadar ulvi olmayacak,belki yalnızlık tadılacak başta ama işte bütün iş bunları göze alabilmekte.Karanlık bile gelebilir başta ki o sadece içimizde kaynaklı olacak;sonra gözümüz alışacak gördüklerimizin gördüklerimiz olmadığı anlaşılcak.
Ama yapabilirsek eğer başarabilirsek,çıktığımızda başka birini bulacağız KENDİMİZİ..


İzmir deki bir kilisenin rahibini bıçaklamış!!!!..Niye şaşırmıyoruz artık,neden normal gelmeye başladı...İfadesinde kariyer için yaptım demiş...etrafımızda bu tip kariyer planı olan daha kaç kişi var...

Bakışlarına bir kaç saniyeliğine dikkatli bakar mısınız!!Kimi çağrıştırdı,meşhur bir diziden bir karakteri dimi...

Bizim neslimiz değil mi ki artık görsel kültürün ürünleriyiz,biz değil miyiz ki artık kitaplar okutmayan okumayan..Tv de gördüğü her şeyi gerçek zanneden bir toplum olmadık mı?


Yıllar önce Rasim öztekin anlatmıştı:"Ardahana bir turneye gitmişler;tabiki umutları yok belki 100 kişi gelse iyi demişler içlerinden..Ve gösteriyi sergilemişler...Nasıl mı geçmiş;tam 4 gün oynamışlar ve salon tıklım tıklım dolu..Nedenini merak etmiş Rasim;beklemiyormuş...ve sonradan öğrenmişki,Ardahan sınıra yakın ya,Rusya devlet tv kanalını çekiyor antenleri ve her zaman bale,tiyatro,opera izlemişler...evet anlamadan ama o kadar çok tekrar etmiş ki içlerinde bir merak uyanmış ve merak doyuruluncada sevmişler..

Şimdi ise tv lerde bas bas "Kendi saatinde kendi gününde kendi kanalında Kurtların Kariyer Planı"....

Özü İşte...

Ne kadar çok korkutuyorlar; ne kadar çok her şeyi o bilir diyorlar...Halbuki o değil mi ki her şeyi bize anlatmaya çalışan...Biz değil miyiz ondan bir parça taşıyan..neden bu kadar korku,bu kadar anlamama..Tek isteği İyi insan olmak kadar basit bir şey işte...şekli şemali sonraki iş; tüm işin gücün İyi İnsan olmak..
Cennet için iyilik yapanlar;Cehennemden korkup kendini kandıranlar..Özünüz iyi olmalı özünüz...Cennete Alacak mı zannediyorsunuz namazdan çıkıp adam yakanlarınızı,yakacak mı zannediyorsunuz namaz kılmayıp yardım edenleri..
Her şey yorum farkı...Ama işte özü İyi olmak iyi...Tüm kalbimizle sevelim; her şey ona dönmek içinse ve ona en yakın şey AŞK sa...




Taş olarak ölmüştüm,bitki oldum.

Bitki olarak öldüm ve hayvan oldum.

Hayvan olarak öldüm,o zaman insan oldum.

Öyleyse ölümden korkmak niye?

Ya da alçaldığım görüldü mü?

Bir gün insan olarak ölüp,

ışıktan bir yaratık,

rüyaların meleği olacağım.

Fakat yolum devam edecek.

Allah'tan başka her şey kaybolacak.

Hiçkimsenin görüp duymadığı birşey olacağım,

Yıldızların üstünde bir yıldız olup,

Doğum ve ölüm üzerinde parlayacağım.

-MEVLANA-

Sadece ama Sadece...



Ey okuyan,ey gözatıp giden...sanmayın her şey dertten kederden,elbet yazılanlar yaşanılanlardan alıntı, ödünç kelimelerle yaşanılanları not düşmek o kadar...sanmayın bir şeyler anlatma çabası...Sadece ama sadece anlama çabası...Unutulmak istenenleri, akıldan çıkarmama çabası...ne gelirse gelsin hayatta kabul edebilme telaşı o kadar...
İster vücuda üflenen rahmani ruhun ister maymundan beri diyin sadece anlamanı bulma çabası..sosyalleşmek dediğimiz kendine yabancılaşmanın önüne geçme,inen perdeleri kaldırma...Ve hani bir an her şeyi anlamış yada her şey boş hissiyati zerk olur ya ruha ve beden ya kuvvetli hisseder kendini ya dingin; işte ödünç kelimelerle kendi kendine anlama çabası...



"Bu dünyadan hatırlamak istediğim hiç birşeyi unutmadan gidiyorum"

Haklısınız..


O kadar haklısınız ki; güvende hissetmek istiyorsunuz,inanmak,her şeyiyle onun olabilmeyi düşlüyorsunuz...Güvenmemek için o kadar çok nedeniniz var ki aklınızda..ama işte hamlıktan çıkışımız, olgunlaşmamız zaman alıyor yada hiç bitmiyor...

Siz üşüdüm dediğinizde sarıl demek istiyorsunuz yada çoktan gitmiş oluyorsunuz...Yalnızlığa ilk düşen oluyorsunuz,duvarlarınız daha kalın tabiki de...herkese yer yok bahçelerinizde;hele aptal bir bahçıvana hiç yok...




"KULAK EĞER GERÇEĞİ ANLARSA GÖZDÜR.."(Mevlana)

AKİRA..


-ŞEHİRLERİNİZDE O KADAR ÇOK IŞIK VAR Kİ;YILDIZLARI GÖREMİYORSUNUZ...

Kağıttan bir kuğu









Yakıştıramazsın işte,özünde narin biraz kutsal bir o kadar ince bir kağıda,elini keser ya işte..Hiç ummadığın anda; ya tutmayı becerememişsindir yada kesmeyi istemiştir o kadar..halbuki olabilecek en güzel şeyleri üstüne yazabilirsin hatta bilirsen nereden katlayacağını bir kuğu bile yapabilirsin bir kağıttan...Ama işte en nihayetinde kağıt kesiği sızlar...kanatmaz çoğu zaman ama sızlar işte en fazla dilinle ıslatırsın...ama sızlar kanamadan...


Bir kuğu bile yapsan sonradan yani tekrardan yazı yazamazsın üstüne kat izi vardır artık...ya sızıyı dinlersin,ya kuğu yaparsın...
Bir kuğu,bir sızı,bir kat izi...kanamaz öle durur işte...ve sonraki her kağıtta sızlar mı diye bakarsın içten içede ya kuğu olursa diye...
Sen sızınla o ise üstündeki yazıyla gider işte...

Hep mi..!!



Hep mi değişiyorsunuz,gelişerek mi ilerliyorsunuz...Yok mu hiç tekrar ettiğiniz biri,hep mi farklı...Yok demek istediğim teni,boyu,gözü değil işte...Onu o yapan ne ise işte...Evet her şey bir bütün,aynı renk göz aynı bakışı bakamaz elbet.Nedir ki geçip gidenlerin ortak kümesi...

BİR AN...




ve sonra alışıyor işte insan yaşamaya olduğu gibi mutsuz olmaya biraz melankoliliğe..Biraz tedirgin bekleyişler oluyor,ne zaman bitecek bu mutluluk diye bekliyorsunuz en basit anlarda...ve heba oluyor işte o kısacık anlar...Ne zaman gideceğim,ne zaman bitecek; bir gariplik var duygusu yerleşiyor işte tam içine...ve artık mutlu olarak görünmeyi bile paylaşamıyoruz...

Bir an yani andan bile daha kısa bir an"Her şey elimizde" duygusu kapıyı çalıyor belli bellirsiz,kalkıp kapıyı açmaya mecalimiz olmadığı duygusu hemen araya giriyor işte..ve biz susuyoruz...ve artık en çok mutsuzluklarımızı anlatırken rahatız,binbir halini biliyoruz anlatmanın...
Bunları bile bir an okuyup,hemen sonra unutyoruz,tek olan biraz daha anlama çabası ve insana en çok koyan farkındalık...





"Ağlamasını bilmeyenin Gülmesinden de bir halt olmaz" diyordu düz yazı şairi...


Ve biz yaşlarına aldandık vakitsiz bir aşkın yamacında...Gözyaşı yaşına değse bile...ve işte her şey bir yorum farkıymış o kadar...

DOĞUM GÜNÜ (İÇİNE ÜFLENEN RUH adına...)


...seni sen yapan her neyse yapmaya devam ettiğinin yıl dönümü işte...Her şeye inat durduğunuz,ruhsal ve tanrısal yada ikisi karışık sizin siz olduğunUzun resmidir artık..Umarım iyisinizdir...olmazları dert etmiyorsunuzdur kendinize...umarım sevdikleriniz yanınızdadır..ki insan anlıyor en nihayetinde her şeyin özü bu...umarım artık yoktur korkularınız,sizin olmayan ..ki insan anlıyor en nihayetinde en korkunç şey budur...

Beni sorma bugün içine üflenen ruhun dönümü olan sizsiniz...biliyorum okuyacağınız bile muhtemel ama napim daha o kadar büyütemedim ki gönlümü,bilirsiniz işte...

Ve hala umarım olduğun yerden,okuduklarından,yazdıklarından,arkadaşlarından,işlerinden bağımsızsındır,yani onlarla olup sahibin olmalarına izin vermezsindir...

Ben mi? içine üflenen ruhun dönümü olan sizsiniz...Umarım aklındakileri hayatla çarpıştırmaya başlamışsındır ki en nihayetinde kendini bulmanın,kendin olmanın tek yolu budur..bilmem ne kadar önemli ama..hala konuşabiliyordur gözlerin sanırım,sussan bile..ve ben hala ben..

Birine yazılmış bu kadar çoğul ekli olmaz tabi yazı ama işte dediğim gibi hiçlik bile bir çokluk belirtir... ve o kadar çok senden hangisiyse ona yada onlara o kadar...

Bir Ispanak Bir Baba



Keşke o kadar basit bırakabilseydik düş kırıklıklarını...Babamdan yediğim ilk ve tek tokat ıspanaktandı hani şu temel reise güç katan ki bana sızıdan başka bir şey bırakmadı...


İlkokula yeni başlamıştım, ilk haftanın son gecesi nedenini bilmediğimiz telli,kareli,harita metod,pastel,divit uç vs...binlerce şey...Alınmalıydı işte..ve babam o gün alamamıştı işte ve ben yani nedensiz bir çocuk olan ben...ağladım...


Ve sonraları işte babam nedensiz her şeyi aldı bize,istemediğimiz,ihtiyac olduğuna alındığında fark edilen nice şey...

Vazgeçtiğide oldu her şeyden..Biz hariç..ve işte sonralardan da sonra anladım ki her şey biz için,ve bir insanın kendinden vazgeçişi ne kadar hazinse birilerinin her şeyi sana adamış olması o kadar ağırdı..

Aklımızdan çıktıkları,kızdığımız,küstüğümüz nice anlar oldu nedensizce hem de ve yine onlardı işte hiç bir şey olmamış gibi dimdik yanımızda duranlar.

ve sonradan işte fark ettim bir baba bir anne nedensiz olabilmeyi becerebildikleri için anne ve babalardı..


Her şey için saolun...ne zaman ıspanak gelse önüme ;yemediğim ıspanak yüzünden yediğim tokatı hatırlarım.şimdi aram iyi çok şükür..

Ramak KALA...


Mesela o gelmeden yani buluşmanıza ramak kala; yada tam yanındayken yani karşındayken; özleminden yazdığın bir mektup...Uğurlarken başka şehirlere, dökülen yaşlar;gelmek için gidişler ki bu gidişler ...

Kusura Bakmayın...



Bu dünyadan vaz geçmiş ama her şeyini bu dünyaya vermişler kusura bakmayın...yapamıyoruz işte,olmuyor yani..nazım ın dediği gibi bir ağaç gibi hür bir orman gibi kardeşçesine lafı değişti artık bir ağaç gibi yalnız hissediyoruz ve bir orman gibi birbirinin kökönü kazıyan bir kitleyiz o kadar..
Kusura bakmayın yazdığınız en güzel şiirleri artık msn ve msj larda kullanıyoruz...Kusura bakmayın, içindeki aşkı sanatla anlatmaya çalışan nejatlar,adileler,kenterler hala yaşayanınızda var göçüp gideninizde ama biz sizleri anca ölünce dvd lerden izleyecek bir kitle olduk...Aldırmadınız bizlere zaten belki bizler içinde yapmadınız şarkılarınızı biz anca nakaratlarını stadlarda bağırır olduk işte...
Dedim ya özeniyor ya herkes aa eskiler diye,baktık uymuyor bize yorumladık farklı farklı işte sizleri,aşkları...Elde nemi kaldı....
Yarin yanağından gayri her şeyi paylaştınız siz,yarin tenini ilaç sayanlarınızda oldu,kiminiz tanımadığı insanlar için can bile verdiniz,kiminiz sürgünde kaldınız,elmayı sebepsiz ölece sevenleriniz oldu..Biz mi ? Kusura bakmayın artık garantiye almadan kendimizi ilişkilere başlamaz olduk,evlere kapandık tv denen yalancı ışıkla aydınlatır olduk evimizi,sodexholarımız oldu bizim,mesailerimiz oldu...
Kusura bakmayın şimdi herkes düşer gibi bir yerlerden ve her şeyi saklamaya çalışan gözlerimiz ,"Tut beni" diye bağırmakta..duyan çıkmadıkça susmaya başladık işte..bu sefer susuşumuz çığlık oldu...Kalabalık geldik kendimize...
Kusura bakmayın işte öle arada,çığlık,ağaç kaldık işte..

Bilemedim ki...




Beynimden habersiz işte,hatırlamalar kalbin gene zamansız ansız dengesiz atışları..benden habersiz bir kavga beyinle kalbin...Tek dertleri işlevleri aslında,ama işte kalbin birazda beyne özenmesi ve beyinden habersiz hatırlamaları yok mu..




İkinizde de, kendinize olan güvensizliğin izleri fazlasıyla görülüyor.Kendinize güvenmediğiniz gibi,karşı tarafada güvenmiyorsunuz.Karşı tarafın bir an önce sizin güvenini kazanmak için, elinden gelen her şeyi yapmasını, kendiniz size kanıtlamasını istiyor, serin katılımsız gözlerle onu seyrediyor,bekliyorsunuz.

Hatta istediğinizi,hak ettiğinizi vermeyecekse,bir an önce hata yapmasını ümit ediyor,bunun bir an önce vazgeçme kararınızı kolaylaştıracağını düşünüyorsunuz...


Murathan Mungan-Yedi Kapılı Kırk oda

BULUNAN CÜMLELER

Söylenmemiş sözler etmiyoruz ; o vay be ne laf etti,nerden düşündü dediğimiz laflar zaten içimizde...karşımızdaki onu bulunca yada karşımızdakinin içindeki cümleyi keşfetmek...